31 Aralık 2013 Salı
"Yeni" Bir Yıl mı?
31 Aralık 2013 Salı
Her zaman olduğu gibi uzun bir aradan sonra iç dökmek için geldim.
Klişedir ama yeni yıl için yeni olmayan daimi dilekler dilemeye.
Bir yılda ne kadar çok şeyin değişebildiğini görmek güzel olduğu kadar da ürkütücü sanırım.
Her yıl sonu "vay be ne yıldı ama" demekten alamıyoruz kendimizi ya, 2013 tam bu cümlenin hakkını verdi.
Tam bir Değişim yılı oldu.
Direniş yılı oldu. Mücadeleyi bırakmamak gerektiğini tekrar ve bizzat yaşayarak öğrendik.
Zor yıl oldu. Beklenmedik kayıplar yaşadık. Üzücü haberler aldık.
Umut yılı oldu. Taze umutları yanlarında getirip aramıza yeni katılan tazecikler oldu.
Yarın yeni bir güne ve yeni bir yıla uyanacağız. Değişim devam edecek. Umut devam edecek.
Annem bir dilekte bulunurken "tam " dilemek gerek der.
Çerçeveyi geniş çizmekten çekinmemek lazım :)
Bir şey atlamamaya çalışacağım.
Hepimiz için sağlık, huzur, mutluluk dolu bir yıl olsun.
Çok sevelim karnımızda kelebekler uçuşsun.
Çok sevilelim yanaklarımız mutluluktan kızarsın.
Gözlerimiz yaşarana kadar gülelim.
Yanımızda hep candan dostlar olsun.
Yapmaktan mutluluk duyduğumuz hevesle azimle yapacağımız işlerden güzel paralar kazanalım.
Şansımız hep açık olsun, yakamızda dört yapraklı yoncamızla dolaşalım.
Eksik yok değil mi?
Bi kontrol edin, varsa hemen ekleyelim.
Sağlıcakla kalın. :)
14 Mayıs 2013 Salı
Neler Oluyor?
14 Mayıs 2013 Salı
Daha önce bir post'umda mimarlık eğitimi sürecinden " Mesleki anlamda neredeyse her şeyi yapabileceğiniz tek özgür dönemdir." diye bahsetmiştim. Maalesef dün okuduğum Gazi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi haberinden sonra hala gerçekten böyle mi diye düşünür oldum.
Haberler ne diyor :
http://www.arkitera.com/haber/index/detay/gazi-universitesinde-maketlere-tahammul-edemediler/14078
http://www.arkitera.com/gorus/index/detay/gazi-universitesinde-bardagin-tasmasi-durumu-ve-tadao-ando/353
Proje atölyesinin havası başkadır. Eskizler, maketler, çeşitli malzemeyle çalışılmış şemalar, projenin ileri aşamasında rulolarca çizim. Başka grupların çalışmalarını gezersiniz. Tashihleri dinlersiniz. Tartışırsınız.
Akıllı tasarımlar, güzel ifade teknikleri görünce " vaaay, ne güzel yapmış" dersiniz.
Mezun olduktan sonra da kendi okuluma her gidişimde proje atölyelerinin ne kadar güzel geçtiğine tanık olup, öğrencilerin yaptığı çalışmaları gördükçe bizim dönemimize göre daha da gelişen, daha iyiye giden bir mimarlık eğitimi var diye düşünürdüm. "Şimdi öğrenci olmak acaba daha mı güzel ? " derdim.
Gazi Üniversitesi yayınlanan bu haberlerle umutlarıma gölge düşürdü. Bu yaklaşım proje atölyesini kökten reddediyor. Üniversiteler özgür alanlar olmalıdır, hele de böylesi yaratıcılıktan beslenen bir disiplin için.
Çocuklar her zaman daha yaratıcıdırlar. Sınırsız düşünürler çünkü, her zaman daha çok olasılık vardır, kalıplar ise henüz yoktur. Büyüdükçe düşüncelerimiz aldığımız eğitim ve zaman yüzünden sınırlanıyor. Engellemeye çalışıyoruz ama maalesef durum böyle. Bir de eğitim aldığımız kurumlarda, sınırsız düşünmek için destekleneceğimiz yerde, daha da küçük düşünmeye, tek açıdan bakmaya zorlanırsak nasıl yaratıcı olabiliriz?
Yaratıcı olmamız istenmiyor belki de. Genel geçer şeyler üretmemiz, suyu da çok bulandırmamız lazım!
Haberler ne diyor :
http://www.arkitera.com/haber/index/detay/gazi-universitesinde-maketlere-tahammul-edemediler/14078
http://www.arkitera.com/gorus/index/detay/gazi-universitesinde-bardagin-tasmasi-durumu-ve-tadao-ando/353
Proje atölyesinin havası başkadır. Eskizler, maketler, çeşitli malzemeyle çalışılmış şemalar, projenin ileri aşamasında rulolarca çizim. Başka grupların çalışmalarını gezersiniz. Tashihleri dinlersiniz. Tartışırsınız.
Akıllı tasarımlar, güzel ifade teknikleri görünce " vaaay, ne güzel yapmış" dersiniz.
Mezun olduktan sonra da kendi okuluma her gidişimde proje atölyelerinin ne kadar güzel geçtiğine tanık olup, öğrencilerin yaptığı çalışmaları gördükçe bizim dönemimize göre daha da gelişen, daha iyiye giden bir mimarlık eğitimi var diye düşünürdüm. "Şimdi öğrenci olmak acaba daha mı güzel ? " derdim.
Gazi Üniversitesi yayınlanan bu haberlerle umutlarıma gölge düşürdü. Bu yaklaşım proje atölyesini kökten reddediyor. Üniversiteler özgür alanlar olmalıdır, hele de böylesi yaratıcılıktan beslenen bir disiplin için.
Çocuklar her zaman daha yaratıcıdırlar. Sınırsız düşünürler çünkü, her zaman daha çok olasılık vardır, kalıplar ise henüz yoktur. Büyüdükçe düşüncelerimiz aldığımız eğitim ve zaman yüzünden sınırlanıyor. Engellemeye çalışıyoruz ama maalesef durum böyle. Bir de eğitim aldığımız kurumlarda, sınırsız düşünmek için destekleneceğimiz yerde, daha da küçük düşünmeye, tek açıdan bakmaya zorlanırsak nasıl yaratıcı olabiliriz?
Yaratıcı olmamız istenmiyor belki de. Genel geçer şeyler üretmemiz, suyu da çok bulandırmamız lazım!
19 Nisan 2013 Cuma
Şafefe de ne ola ki!
19 Nisan 2013 Cuma
"Bu rumuz da neyin nesi", "Şafefe de nerden çıkmış" diyenleriniz olabilir.
Rumuzun mucidi işte bu arkadaşımız:
Can
http://gozdekayavecan.blogspot.com/2010/02/can-kim-geldi.html
İzleyeceğiniz video'da bizzat keşif anına şahit olacaksınız. :)
Teşekkürler Can.
Rumuzun mucidi işte bu arkadaşımız:
Can
http://gozdekayavecan.blogspot.com/2010/02/can-kim-geldi.html
İzleyeceğiniz video'da bizzat keşif anına şahit olacaksınız. :)
Teşekkürler Can.
16 Nisan 2013 Salı
UĞURLU OLSUN !
16 Nisan 2013 Salı
Başlığa adını veren Uğurlu Apartmanı Şişhane'de bir güzel yapı. Hemen İKSV binasının, Deniz Palace'ın arkasında. Pervitich Haritalarına göre adı Anastasia Apartmanı. Bizim kodlamamıza göre 295'e 2 :)
Bodrum kat, zemin kat ve 3 normal kattan oluşan kagir konstrüksiyonlu, ahşap döşemeli bir yapı. Derli toplu güzel çözümlü. Ama bir merdiveni vardı ki; fotoğraflarını az sonra göreceksiniz, biraz uğraştırdı.
PERVITITCH HARİTASI ( mavi ile işaretli bina Anastasia Apartmanı) |
KIBLEZADE SOKAK CEPHESİ |
ÇIKMAZ SOKAK CEPHESİ 1 |
ÇIKMAZ SOKAK CEPHESİ 2 |
Uğurlu gerçekten bir apartman. Bodrum kat, zemin kat ve 3 normal kattan oluşuyor. Bodrum kat dışında her katında bir dairesi var. Bodrum kat apartmanın ortak hacimlerini oluşturuyor. Her kata merdiven sahanlığından çift kanatlı ahşap kapılarla giriliyor. Katta sizi karşılayan mekan sofa, diğer tüm odalara sofadan ulaşılıyor. Sofaya açılan minicik bir mutfak 3 de oda bulunuyor. Odaların üçü yan yana, ikisine sofaya yaklaşık 40 derecelik açılar yapan 85 cm'lik tek kanatlı kapılardan giriliyor. Ortadaki baş odaya ise 110 cm'lik çift kanatlı bir ahşap kapıdan giriliyor.
Çok sade ve çok kullanışlı bir plan şeması var ve yalnızca 50 m2. Bir IKEA prototipi gibi; 50m2'de yaşıyoruz.
MUTFAK- OCAK |
MUTFAK - TEZGAH |
KAT PLANLARI:
BODRUM KAT PLANI |
ZEMİN KAT PLANI |
1.KAT PLANI |
2.KAT PLANI |
3.KAT PLANI |
TERAS KATI PLANI |
ÇATI PLANI |
KESİTLER:
A-A KESİTİ |
B-B KESİTİ |
CEPHELER:
ÖN CEPHE |
SOL YAN CEPHE |
SAĞ YAN CEPHE |
MERDİVEN (3. KATTAN) |
MERDİVEN |
Daire kurgusunun içinde bir tuvalet ya da banyodan söz etmedim dikkat ederseniz. Kullanımı aksatabilecek tek şey bu detay.Çünkü rölövede, yani yapının mevcut durumunu tüm deformasyonları ile belgelediğimiz projede, hela diye tanımlanan hem tuvalet hem banyo gibi kullanılan bir mekan var. Merdiven sahanlığına takılan bağımsız bir bölüm ve kesitte dairelerin ara kotunda bulunuyor. Her yarım katta bir tuvalet var. Bu kuralı sadece zemin kat bozuyor. Zemin katta tuvalet daire ile aynı kotta ve dairenin sınırları içinde.
MERDİVENE FARKLI AÇIDAKİ BASAMAKLARLA BAĞLANAN WC'LER |
Bodrum katı yeterince açmadan geçmek istemiyorum. Bodrum kata binanın giriş sahanlığından çok mütevazi bir merdivenle iniyoruz. Bu katta depo büyüklüğünde 3 mekan var bunlar penceresiz hacimler. Dış cephe ile herhangi bir ışık ya da havalandırma ilişkileri yok. Pencereleri olan iki oda; bir de kocaman bir teknesi ve mutfak tezgahına benzer tezgahı, baca çıkışı olan bir oda daha var. Tabii ki minimum m2'de bu mekanları birbirine bağlayan bir hol. Bu büyük tekne buranın bir mutfaktan çok bu apartmanın ortak hamamı ya da çamaşırhanesi olabileceği fikrini doğuruyor.
BODRUM KAT ÇAMAŞIRHANE |
ÇOK ANLAŞILAMASA DA ÇAMAŞIRHANE TEKNESİ |
CEPHE DETAYLARI:
DENİZLİK DETAYI |
CUMBA ALTINDA DEMİR PUTREL TAŞIYICILI VE TUĞLA DOLGULU KONSOL |
TAŞ KONSOL DETAYI |
TAŞ KONSOL DETAYI |
PENCERE DENİZLİK DETAYI |
Bu postu yazmaya başlayalı çok zaman oldu. Uğurlu'nun rölöve ve restitüsyonu yeni bitirmiştik. İşi kısa zamanda ve gerçekten özenerek teslim ettiğimiz için mutluyduk, gururluyduk. Daha kurul süreci vardı ama yine de teslim etmenin sevinci paha biçilemezdi. Yazının başındaki mutluluk ne güzel.
Uğurlu Apartmanı çok sevdiğim arkadaşım Tunicco ile birlikte rölövesini çizmeye başladığımız ilk günden beri adı gibi bize uğur getireceğini düşündüğüm bir binaydı. Kendi işimi yapmaya ilk adımım, cesaretim. Gerçekten adı gibi uğurlu geldi. Ama maalesef geçen hafta İKSV Tasarım Mağazası'na giderken gördüğüm manzara çok üzdü beni.
UGURLU'NUN YERİNDE ŞİMDİ 1 |
UGURLU'NUN YERİNDE ŞİMDİ 2 |
Uğurlu yerinde yoktu.Parselin etrafına şantiye sahası barikatı yapılmıştı. Bizden projesini çizmemizi isteyen ofis yerinde restorasyon önereceklerini belirtmişti ama işler pek öyle ilerlememiş. Yıkılıp özgün malzeme ve yapım tekniği ile yeniden yapılmasına karar verilmiş. Çok sert belki ama bu bana birini öldürüp klonunu büyütmek gibi geliyor. Beden aynı, kromozomların hepsi aynı ama ruh, karakter bambaşka.
Uğurlu ayakta kalmaya devam edebilirdi. Maalesef rekonstrüksiyonu ( yeniden yapım) yapılacak. Bekleyip hep birlikte göreceğiz; rekonstrüksiyonu % kaç Uğurlu Apartmanı olacak.
Etiketler:
apartman,
Beyoğlu,
rekonstrüksiyon,
restitüsyon,
rölöve,
Şişhane
11 Nisan 2013 Perşembe
Parma Apartmanı / Hotel Armada Pera
11 Nisan 2013 Perşembe
Geçtiğimiz 2 yılı özetlesem sanırım anlatılanlarda en büyük payı Parma Apartmanı alacaktır.
Son 2 yılı onunla dertlenip, onunla sevinerek hatta bazen rüyalarımda onu görerek geçirdim.
Neler sayıkladığımı duyan eşim, sabahları
" Dün gece yine uykunda detay çözüyordun, sonuç güzel oldu mu ?" diyerek benimle dalgasını geçti :)
Hep yapıları, birer insan birer karekter gibi gördüğümü yazıyorum ya, işte
Parma benim için aşağıdaki gizemli 1920'ler hanımefendisi:
Onun hayatı maceralar, görkemli günler, zor günler hepsini barındırıyor.
Parma Aparmanı'nın uzun ve şahane hayatını o" sıkıcı" teknik deyatlarla birlikte ayrıca
anlatacağım.
Hadi iyisiniz, bu sefer en tatlı yerinden başladım.
Bu güzel ve gizemli hanım ile aşağıdaki link'e tıklayarak tanışabilirsiniz.
http://www.armadapera.com/tr/story.html
Son 2 yılı onunla dertlenip, onunla sevinerek hatta bazen rüyalarımda onu görerek geçirdim.
Neler sayıkladığımı duyan eşim, sabahları
" Dün gece yine uykunda detay çözüyordun, sonuç güzel oldu mu ?" diyerek benimle dalgasını geçti :)
Hep yapıları, birer insan birer karekter gibi gördüğümü yazıyorum ya, işte
Parma benim için aşağıdaki gizemli 1920'ler hanımefendisi:
Onun hayatı maceralar, görkemli günler, zor günler hepsini barındırıyor.
Parma Aparmanı'nın uzun ve şahane hayatını o" sıkıcı" teknik deyatlarla birlikte ayrıca
anlatacağım.
Hadi iyisiniz, bu sefer en tatlı yerinden başladım.
Bu güzel ve gizemli hanım ile aşağıdaki link'e tıklayarak tanışabilirsiniz.
http://www.armadapera.com/tr/story.html
Etiketler:
Art Nouveau,
Beyoğlu,
Hotel Armada Pera,
Parma Apartmanı,
Pera
İşler : nerden başlasam; nasıl anlatsam?
Kafamda yazmayı planladığım o kadar çok şey vardı ki… Bunları bir liste olarak düzenlemiştim ve sonra kendimi her biri için ayrı girizgâhlar yazarken bulmuştum. Sürekli bir yeni kayıt oluşturma hali. Bir anda dağılmıştım. En doğrusunun baştan başlamak olduğuna karar verdim. Mimarlığın kimilerine göre belalı kısmına, restorasyona, nasıl bulaştım; bana göre bir nevi ne zaman aşık oldum sorusu.
Mimarlık fakültesinde lisans öğrencisi olduğum dönem hem sancılı hem de bir o kadar güzel bir dönemdi. Çoğunuz bilirsiniz, zor bir eğitim sürecidir. Başka bölümlerde öğrenci olan pek çok arkadaşınız üniversiteye başlar, vize ve final dönemlerine kadar çok da yoğun olmazlar. Sinemaya, gezmeye davet edilirsiniz, ama ne mümkün. Çünkü ilk günden itibaren elinizde nurtopu gibi bir çizim ve maket ödeviniz vardır bile... Ertesi güne, bilemediniz bir sonraki güne mutlaka yapmanız, yetiştirmeniz gereken bir şeyler vardır. Ama aynı zamanda mesleki anlamda neredeyse her şeyi yapabileceğiniz tek özgür dönemdir. Mesleğin sağladığı her türlü bakış açısından bir süre de olsa bakmak istersiniz. Stajlar da aslında bu işe yararlar. Hem donanımınız artar; hem de ofis düzeni, gerçekte işlerin nasıl yürüdüğü ile ilgili fikriniz olur. Şantiye neye benzer, uygulama yapmak aslında nasıl da çok değişkene ve aktöre bağlıdır bunları gözlemlersiniz. Şu an fark ediyorum ki; bu kadar da başa sarmak zorunda değilmişim. Mimarlık eğitimi ve süreç konusunda daha deneyimlilerin, eğitimcilerin affına sığınıyorum. Kabaca bir özet farz edelim.
Ben bu stajlarımdan birini iç mekan uygulamaları yapan bir ofiste yaptım. Ama en büyük şansım bu ofisin o sırada kagir bir konut restorasyonu yapıyor olmasıydı. Şantiye devam ediyordu. Üstelik benim başladığım döneme kadar yapılan işler büyük bir titizlikle arşivlenmişti. Mahmut Nüvit’in hassasiyeti ile. Her konuda gösterdiği hassasiyeti belgeleme konusunda da göstermişti. Adım adım neler yapıldığını öğrenme fırsatım oldu.
ÖN CEPHE |
Beşiktaş Abbasağa'da, oldukça eğimli ve basamaklı bir sokağın köşesinde bulunan; bodrum kat, zemin kat ve üç normal kattan oluşan kagir bir yapı. Yapının zemin katından ulaşılabilen bir bahçesi var. Bu bahçenin, yapının arka cephesinin baktığı sokakla yaklaşık 6,5 mt kot farkı var. Kot farkı taş bir istinat duvarı ile tutuluyor.Yapının bodrum katının altında kot farkını da kullanarak yapılmış bir sarnıç bulunuyor.
Öyle ya, yağmur suyu da kıymetli . Yapının girişindeki sahanlıkta yazan yapım tarihinin 1895 olduğunu düşünürsek sanırım şimdikine göre oldukça da temiz.
Öyle ya, yağmur suyu da kıymetli . Yapının girişindeki sahanlıkta yazan yapım tarihinin 1895 olduğunu düşünürsek sanırım şimdikine göre oldukça da temiz.
KESİT 1 ( RESTORASYON ÖNCESİ) |
KESİT 2 ( RESTORASYON ÖNCESİ) |
Yapının rölövesi çıkarıldıktan sonra yapı için bir de statik rapor hazırlanmıştı. Yapının taşıyıcı duvarlarında bulunan mevcut hasarların nedenleri, bu hasarların hangi yöntemlerle onarılabileceği, depreme karşı yapının statik açıdan nasıl güçlendirileceği bu raporun içeriğini oluşturuyordu. Bu yaşta bir yapıyı ayakta tutmanın çok zahmetli bir iş olduğunu ve pek çok disiplinin bir arada uyumlu çalışması ile mümkün olduğunu da bu projede öğrendim. Amacımızın onu mevcut niteliklerini mümkün olduğu kadar çok koruyarak ayakta tutmak olduğunu.
Binanın özellikle köşe duvarlarında büyük yapısal çatlaklar oluşmuştu. Çatlakların temel sebebi yapının bulunduğu yapı adasının en köşesindeki bina olması ve arka sokakla yapı arasındaki ciddi kot farkıydı.
Bu çatlakların tamiri ve mevcut duvarların statik açıdan güçlendirilmesi restorasyonun önemli bir parçasıydı.
Çatlaklar dikildi. Bu konuda şaka yapmıyorum. Yapılan işlemin teknik adı da, uygulamanın kendisi de tam bir dikiş. :) Ankraj demirleri çatlakların iki tarafını birleştirecek şekilde yerleştirildi. Yüksek dozlu betonla ankrajlar duvara sabitlendi. Sonra tüm taşıyıcı duvarlar içerden hasır çelik bir örgü ile kaplandı. Duvarın tamamı yüksek dozlu özel bir beton ile güçlendirildi. Uygulamanın teknik adı "shotcrete" .
Bu uygulama yapıyı gerçekten sağlamlaştırmakla birlikte restorasyon açısından en temel yaklaşım olan "özgün malzeme ve özgün yapım sistemi ile restorasyon yapılmasını" yaklaşımının biraz dışında bir uygulama. Ancak statik açıdan bu yapı için, hazırlanan raporda da belirtildiği gibi, bir zorunluluk.
Temeller belirli bir yükseklikte yapının güvenliği de alınarak açıldı zeminde yalıtım çalışması yapıldıktan sonra içeride ve dışarıda rögar yerleri belirlendi. (Rögar yapının pis su giderlerinin şehir kanalizasyonuna bağlanmasından hemen önce bir toplanma noktası. Buradan kanalizasyona bağlantı yapılıyor.) Radye temel demirleri döşendi ve rögarlar radye içinde kalacak şekilde radye temel döküldü.
Buraya kadar yazdıklarım size biraz sıkıcı gelmiş olabilir. Teknik bazı işler, bir takım terimler, peeehhh!
Tamam sıkılmayın, kaçmayın eğlenceli kısmı şimdi başlıyor. Hele sonu tadından yenmez.
Yapıya basamaklı sokaktaki çift kanatlı ahşap kapıdan giriyoruz. Güzel geniş bir sofa bizi karşılıyor. , Karnı yarık plan da denen plan tipolojisi net, ön cephede bir oda arka cephede bir oda ve onları birleştiren bir sofa, sofadan sofaya katları birbirine bağlayan bir merdiven.
Merdiven ama ne merdiven yarım daire biçiminde, üst katından baktığınızda gördüğünüz güzelim bir spiral, o spiral üzerinde mükemmelen şekli tamamlayan ahşap basamaklar ve küpeşte, harika işçilik buna denir. Üstelik çatıda da merdivenin ışık alması ve havalanması için bir fener var.
Takdir edersiniz ki; benim gibi bir çaylak için o zaman iyice etkileyici :)
Yukarıda anlattığım teknik uygulama tamamlanınca ince işler başladı. Tavan boyalarının sökülmesi, oldukça zor bir iş. Sıcak hava üfleyen tabancalar ve bir spatula yardımıyla ustalar tüm gün tavana bakarak boya söküyordu. Denemek istedim. 20dk'da boynum tutuldu. Ustalara helal olsun dedim.
Boyaları sökülünce tavanlardaki güzelim ahşap malzeme ve işçilik ortaya çıktı. Tüm döşeme ve tavanlarda mevcut kaplamalar kontrol edildi. Nem nedeniyle, çürüme ya da kurtlanma nedeniyle deformasyon var mı diye. En üst kat her zaman en riskli kat oluyor yapılarda, çünkü baca vb kaynaklanan yangın ya da zamanla çatının bakımsızlığı nedeniyle su etkisine en açık kat oluyor. Çatı feneri de çok güzel ve işlevsel bir mimari öge ancak bakımsız kalınca her yağmurda binaya su girmesine neden olmuş. Benim için ders kaç oldu bilmiyorum, su bir yapı yaparken ve onarırken en çok mücadele ettiğiniz şey, bunu da orada öğrendim.
Sizi daha fazla sıkmadan bu büyük ekip çalışmasının ve aylar süren emeğin sonucunu göstermek istiyorum.
İşte Beşiktaş'lı bu güzelin en güzel halleri. Mahmut Nüvit'in ellerine sağlık.
Buraya kadar yazdıklarım size biraz sıkıcı gelmiş olabilir. Teknik bazı işler, bir takım terimler, peeehhh!
Tamam sıkılmayın, kaçmayın eğlenceli kısmı şimdi başlıyor. Hele sonu tadından yenmez.
Yapıya basamaklı sokaktaki çift kanatlı ahşap kapıdan giriyoruz. Güzel geniş bir sofa bizi karşılıyor. , Karnı yarık plan da denen plan tipolojisi net, ön cephede bir oda arka cephede bir oda ve onları birleştiren bir sofa, sofadan sofaya katları birbirine bağlayan bir merdiven.
ZEMİN KAT PLANI |
NORMAL KAT PLANI |
Merdiven ama ne merdiven yarım daire biçiminde, üst katından baktığınızda gördüğünüz güzelim bir spiral, o spiral üzerinde mükemmelen şekli tamamlayan ahşap basamaklar ve küpeşte, harika işçilik buna denir. Üstelik çatıda da merdivenin ışık alması ve havalanması için bir fener var.
Takdir edersiniz ki; benim gibi bir çaylak için o zaman iyice etkileyici :)
Yukarıda anlattığım teknik uygulama tamamlanınca ince işler başladı. Tavan boyalarının sökülmesi, oldukça zor bir iş. Sıcak hava üfleyen tabancalar ve bir spatula yardımıyla ustalar tüm gün tavana bakarak boya söküyordu. Denemek istedim. 20dk'da boynum tutuldu. Ustalara helal olsun dedim.
Boyaları sökülünce tavanlardaki güzelim ahşap malzeme ve işçilik ortaya çıktı. Tüm döşeme ve tavanlarda mevcut kaplamalar kontrol edildi. Nem nedeniyle, çürüme ya da kurtlanma nedeniyle deformasyon var mı diye. En üst kat her zaman en riskli kat oluyor yapılarda, çünkü baca vb kaynaklanan yangın ya da zamanla çatının bakımsızlığı nedeniyle su etkisine en açık kat oluyor. Çatı feneri de çok güzel ve işlevsel bir mimari öge ancak bakımsız kalınca her yağmurda binaya su girmesine neden olmuş. Benim için ders kaç oldu bilmiyorum, su bir yapı yaparken ve onarırken en çok mücadele ettiğiniz şey, bunu da orada öğrendim.
TAVAN PLANI |
İşte Beşiktaş'lı bu güzelin en güzel halleri. Mahmut Nüvit'in ellerine sağlık.
Etiketler:
abbasağa,
işler,
kagir bina,
Konut,
mimarlık eğitimi,
restorasyon
20 Şubat 2013 Çarşamba
Üsküdar'a Gider İken !
20 Şubat 2013 Çarşamba
Son yazımın tarihini görmek dehşete düşmeme neden oldu. Çok çekici bir mazeretim vardı son 1.5 yıldır. Onu da anlatmaya sıra gelecek ama şimdi başlayıp kaydettiğim ama bir türlü yayınlayamadığım yazıları toparlama zamanı.
Yazmak istediklerimi başlıklar halinde bir sıraya koydum. Ekine koyacacağım fotoğrafları ve çizimleri dosyaladım. Pek bir düzenli tertipli olasım var bu aralar :) Ama işler de düşler de benim düzen intizam kafama pek bakmıyor. En sade yapı ile başlayayım. Bu sefer durmak yok yazmaya devam.
İlk yapımız Üsküdar Çavuşdere'de. Yeni yapılan hükümet konağı ve kendi sokağının son 40 yılda değişen çehresi nedeniyle artık kendi yerinde bir yabancı. Caddedeki tüm yapılar bir adım geri çekilmiş, 'Onu' ebelemişler.
(Çavuşdere Caddesi Hükümet Konağı inşaatı nedeniyle caddeden çok tanımsız bir alan gibi görünüyor bu fotoğrafta.)
Çok sevimli bir bina küçük ama bir o kadar kullanışlı. Çok sade ama göze çarpan naif detayları var.
Tüm yapı 52 m2 taban alanına oturuyor ve toplamda 4 oda, 1 mutfak, 2 wc ve 2 sofadan oluşuyor.
Ön cephe Ön cephe (ahır olarak bahsedilen kısım ile)
Arka Cephe ( ancak iki fotoğrafta tamamını gösterebiliyorum)
Yapının kendisini de içindeki eşyaları da belli bir tarihte dondurmuşlar. Şimdilerde dönem dizisi çekmek moda oldu ya, tek çöp eklemeden rahatlıkla set olarak kullanılabilir.
Bina taş temel duvarları üzerine oturan ahşap konstrüksiyonlu zemin kat ve bir normal kattan oluşuyor. Düz ayak denir ya işte tam öyle... Yapının dört cephesi de açık. Ön cephesi ve arka cephesi geleneksel ahşap konutların 2'li ve 3'lü pencere düzenine sahip. Yapının cumbası ya da çıkması yok ki; bu çok ilginç bir detay. Pencere ve kapı detayları oldukça sade. Kişisel görüşüm çok kısa zamanda yerel bir usta tarafından sınırlı bütçe ile inşa edildiği biçiminde. Tüm detaylarına da basitçe uygulama sırasında karar verilmiş gibi.
Yapının yanında tek katlı bağımsız bir bölüm daha var. Özel idare kayıtlarında ve tapuda bu bölümden ahır diye bahsediliyor. Özgün hali muhtemelen çok daha sevimli belki yarı açık üstü sundurmalı parapet duvarlarından ibaretti. En azından bizim tahminimiz bu yönde. Maalesef çatısının bir kısmındaki alaturka kiremitler ve arka cephesinde yaklaşık 1mt yüksekliğindeki taş duvar kalıntısı dışında çeşitli dönemlerde yenilenmiş ve deforme olmuş.
Yapıya Çavuşdere Caddesi'ndeki çift kanatlı üzeri pencereli giriş kapısından giriyoruz. Giriş sahanlığı ya da taşlık diyebileceğimiz mekan gri-siyah motifli 20cmx20cm boyutlarında karo mozaiklerle kaplı.
Taşlık döşeme kaplaması 20x20 cm karo mozaikler
Bir basamakla artık üzeri muşamba kaplanmış 27-29 cm enli ahşap kaplamalardan oluşan rabıtaya basıyoruz. Tam karşımızda merdiven ve yanında bir kapakla ulaşılan merdiven altı yüklüğü var.
Taşlıktan sofa ve merdiven
Solumuzda ise yan yana 3 kapı. Bu 3 mekandan ilki caddeye bakan bir oda. İkincisi dar ve uzun iki bölümlü bir hela (kusura bakmayın artık,restorasyon jargonu böyle der :) ). Taşından lavabosuna her şeyi özgün. Şaşırtıcı, çünkü genelde ilk değiştirilen mekanlar ıslak hacimler yani tuvaletler, banyolar ve mutfaklar olur.
3. kapı ise içinden arka bahçeye bir çıkış kapısı da bulunan mutfağın. Mutfak küçük çaplı müdahaleler görmüş; zemin kaplaması, tezgahı yenilenmiş. Ama şans eseri içindeki özgün ocağa dokunulmamış.
Zemin kat ve 1. kat tuvaletlerinde lavabolar
Mutfaktaki özgün ocak ( etraf biraz dağınık misafir beklemiyorduk.)
Merdiven korkulukları
Yukarıda gördüğünüz merdivenle 1. kata çıkılıyor. 1. katta sofa ve sofaya açılan 2'si ön cepheye biri arka cepheye bakan toplam 3 oda var. Ön cephedeki odalardan biri baş oda da diyebileceğimiz yapının en büyük odası. Yanındaki oda ise ona göre oldukça küçük bir oda. 167cm x 386cm ölçülerinde bir dikdörtgen. Normalde bu ölçülerde bir mekana oda demek zor ama içinde kendinizi hiç de rahatsız hissetmiyorsunuz.
1. katta ön cepheye penceresi olan baş oda tavanı
Yapının cephe biçimlenişi, kapı ve pencere detayları oldukça sade.
Saçak altında yine oldukça sade furuşlar kullanılmış.
Zemin kat penceresi
Giriş Kapısı
Ahşap saçak furuşları
Yapının rölövesini ( bugünkü durum tespiti) ve restitüsyon projesini (ilk yapıldığı özgün durumu) tamamladık.
Bu çalışmalar anıtlar kurulu tarafından incelendi ve onaylandı. Şimdi restorasyon projesi üzerinde çalışıyoruz.
Etiketler:
ahşap sivil mimarlık örneği,
restitüsyon,
restorasyon,
rölöve,
üsküdar
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)