11 Nisan 2013 Perşembe

İşler : nerden başlasam; nasıl anlatsam?

11 Nisan 2013 Perşembe


Kafamda yazmayı planladığım o kadar çok şey vardı ki… Bunları bir liste olarak düzenlemiştim ve sonra kendimi her biri için ayrı girizgâhlar yazarken bulmuştum. Sürekli bir yeni kayıt oluşturma hali. Bir anda dağılmıştım. En doğrusunun baştan başlamak olduğuna karar verdim. Mimarlığın kimilerine göre belalı kısmına, restorasyona, nasıl bulaştım; bana göre bir nevi ne zaman aşık oldum sorusu.

Mimarlık fakültesinde lisans öğrencisi olduğum dönem hem sancılı hem de bir o kadar güzel bir dönemdi. Çoğunuz bilirsiniz, zor bir eğitim sürecidir. Başka bölümlerde öğrenci olan pek çok arkadaşınız üniversiteye başlar, vize ve final dönemlerine kadar çok da yoğun olmazlar. Sinemaya, gezmeye davet edilirsiniz, ama ne mümkün. Çünkü ilk günden itibaren elinizde nurtopu gibi bir çizim ve maket ödeviniz vardır bile... Ertesi güne, bilemediniz bir sonraki güne mutlaka yapmanız, yetiştirmeniz gereken bir şeyler vardır. Ama aynı zamanda mesleki anlamda neredeyse her şeyi yapabileceğiniz tek özgür dönemdir. Mesleğin sağladığı her türlü bakış açısından bir süre de olsa bakmak istersiniz. Stajlar da aslında bu işe yararlar. Hem donanımınız artar; hem de ofis düzeni, gerçekte işlerin nasıl yürüdüğü ile ilgili fikriniz olur. Şantiye neye benzer, uygulama yapmak aslında nasıl da çok değişkene ve aktöre bağlıdır bunları gözlemlersiniz. Şu an fark ediyorum ki; bu kadar da başa sarmak zorunda değilmişim. Mimarlık eğitimi ve süreç konusunda daha deneyimlilerin, eğitimcilerin affına sığınıyorum. Kabaca bir özet farz edelim.

Ben bu stajlarımdan birini iç mekan uygulamaları yapan bir ofiste yaptım. Ama en büyük şansım bu ofisin o sırada kagir bir konut restorasyonu yapıyor olmasıydı. Şantiye devam ediyordu. Üstelik benim başladığım döneme kadar yapılan işler büyük bir titizlikle arşivlenmişti. Mahmut Nüvit’in hassasiyeti ile. Her konuda gösterdiği hassasiyeti belgeleme konusunda da göstermişti. Adım adım neler yapıldığını öğrenme fırsatım oldu.

ÖN CEPHE
İlk günlerde çizimlerini gördüğüm yapının, şantiyesine de gidince gördüklerimden oldukça etkilenmiştim. Üstelik neredeyse burnumun dibinde, okul yolumun üzerinde bir yapıydı bu. Nasıl olmuştu da fark etmemiştim?
                                                                

Beşiktaş Abbasağa'da, oldukça eğimli ve basamaklı bir sokağın köşesinde bulunan; bodrum kat, zemin kat ve üç normal kattan oluşan kagir bir yapı. Yapının zemin katından ulaşılabilen bir bahçesi var. Bu bahçenin, yapının arka cephesinin baktığı sokakla yaklaşık 6,5 mt kot farkı var. Kot farkı taş bir istinat duvarı ile tutuluyor.Yapının bodrum katının altında kot farkını da kullanarak yapılmış bir sarnıç bulunuyor.

Öyle ya, yağmur suyu da kıymetli . Yapının girişindeki sahanlıkta yazan yapım tarihinin 1895 olduğunu düşünürsek sanırım şimdikine göre oldukça da temiz.


KESİT 1 ( RESTORASYON ÖNCESİ)




KESİT 2 ( RESTORASYON ÖNCESİ)
A-A KESİTİ (RESTORASYON)

B-B KESİTİ ( RESTORASYON)



GİRİŞ CEPHESİ ( BASAMAKLI SOKAK-RESTORASYON ÖNCESİ)


Yapının rölövesi çıkarıldıktan sonra yapı için bir de statik rapor hazırlanmıştı. Yapının taşıyıcı duvarlarında bulunan mevcut hasarların nedenleri, bu hasarların hangi yöntemlerle onarılabileceği, depreme karşı yapının statik açıdan nasıl güçlendirileceği bu raporun içeriğini oluşturuyordu. Bu yaşta bir yapıyı ayakta tutmanın çok zahmetli bir iş olduğunu ve pek çok disiplinin bir arada uyumlu çalışması ile mümkün olduğunu da bu projede öğrendim. Amacımızın onu mevcut niteliklerini mümkün olduğu kadar çok koruyarak ayakta tutmak olduğunu.

Binanın özellikle köşe duvarlarında büyük yapısal çatlaklar oluşmuştu. Çatlakların temel sebebi yapının bulunduğu yapı adasının en köşesindeki bina olması ve arka sokakla yapı arasındaki ciddi kot farkıydı.
Bu çatlakların tamiri ve mevcut duvarların statik açıdan güçlendirilmesi restorasyonun önemli bir parçasıydı.

Çatlaklar dikildi. Bu konuda şaka yapmıyorum. Yapılan işlemin teknik adı da, uygulamanın kendisi de tam bir dikiş. :) Ankraj demirleri çatlakların iki tarafını birleştirecek şekilde yerleştirildi. Yüksek dozlu betonla ankrajlar duvara sabitlendi. Sonra tüm taşıyıcı duvarlar içerden hasır çelik bir örgü ile kaplandı. Duvarın tamamı yüksek dozlu özel bir beton ile güçlendirildi. Uygulamanın teknik adı "shotcrete" .

Bu uygulama yapıyı gerçekten sağlamlaştırmakla birlikte restorasyon açısından en temel yaklaşım olan "özgün malzeme ve özgün yapım sistemi ile restorasyon yapılmasını" yaklaşımının biraz dışında bir uygulama. Ancak statik açıdan bu yapı için, hazırlanan raporda da belirtildiği gibi,  bir zorunluluk.

Temeller belirli bir yükseklikte yapının güvenliği de alınarak açıldı zeminde yalıtım çalışması yapıldıktan sonra içeride ve dışarıda rögar yerleri belirlendi. (Rögar yapının pis su giderlerinin şehir kanalizasyonuna bağlanmasından hemen önce bir toplanma noktası. Buradan kanalizasyona bağlantı yapılıyor.) Radye temel demirleri döşendi ve rögarlar radye içinde kalacak şekilde radye temel döküldü.

Buraya kadar yazdıklarım size biraz sıkıcı gelmiş olabilir. Teknik bazı işler, bir takım terimler,  peeehhh!
Tamam sıkılmayın, kaçmayın eğlenceli kısmı şimdi başlıyor. Hele sonu tadından yenmez.

Yapıya basamaklı sokaktaki çift kanatlı ahşap kapıdan giriyoruz. Güzel geniş bir sofa bizi karşılıyor. , Karnı yarık plan da denen plan tipolojisi net, ön cephede bir oda arka cephede bir oda ve onları birleştiren bir sofa, sofadan sofaya katları birbirine bağlayan bir merdiven.

ZEMİN KAT PLANI

NORMAL KAT PLANI


Merdiven ama ne merdiven yarım daire biçiminde, üst katından baktığınızda gördüğünüz güzelim bir spiral, o spiral üzerinde mükemmelen şekli tamamlayan ahşap basamaklar ve küpeşte, harika işçilik buna denir. Üstelik çatıda da merdivenin ışık alması ve havalanması için bir fener var.
Takdir edersiniz ki; benim gibi bir çaylak için o zaman iyice etkileyici :)

Yukarıda anlattığım teknik uygulama tamamlanınca ince işler başladı. Tavan boyalarının sökülmesi, oldukça zor bir iş. Sıcak hava üfleyen tabancalar ve bir spatula yardımıyla ustalar tüm gün tavana bakarak boya söküyordu. Denemek istedim. 20dk'da boynum tutuldu. Ustalara helal olsun dedim.






Boyaları sökülünce tavanlardaki güzelim ahşap malzeme ve işçilik ortaya çıktı. Tüm döşeme ve tavanlarda mevcut kaplamalar kontrol edildi. Nem nedeniyle, çürüme ya da kurtlanma nedeniyle deformasyon var mı diye. En üst kat her zaman en riskli kat oluyor yapılarda, çünkü baca vb kaynaklanan yangın ya da zamanla çatının bakımsızlığı nedeniyle su etkisine en açık kat oluyor. Çatı feneri de çok güzel ve işlevsel bir mimari öge ancak bakımsız kalınca her yağmurda binaya su girmesine neden olmuş. Benim için ders kaç oldu bilmiyorum, su bir yapı yaparken ve onarırken en çok mücadele ettiğiniz şey, bunu da orada öğrendim.


TAVAN PLANI


Sizi daha fazla sıkmadan bu büyük ekip çalışmasının ve aylar süren emeğin sonucunu göstermek istiyorum.

İşte Beşiktaş'lı bu güzelin en güzel halleri. Mahmut Nüvit'in ellerine sağlık.


















0 yorum:

 
◄Design by Pocket, BlogBulk Blogger Templates