19 Nisan 2013 Cuma

Şafefe de ne ola ki!

19 Nisan 2013 Cuma
"Bu rumuz da neyin nesi", "Şafefe de nerden çıkmış" diyenleriniz olabilir.
Rumuzun mucidi işte bu arkadaşımız:
Can
http://gozdekayavecan.blogspot.com/2010/02/can-kim-geldi.html

İzleyeceğiniz video'da bizzat keşif anına şahit olacaksınız. :)

Teşekkürler Can.

16 Nisan 2013 Salı

UĞURLU OLSUN !

16 Nisan 2013 Salı


İki yapının rölövesi ile uğraştığımdan söz etmiştim size. Proje süreci çok yoğun geçtiği için burada iki satır bile bahsedemedim henüz. İki rölöve de teslim edildi. İş tamamlanmış olunca galiba daha bi keyifle anlatıyor insan. Mutlulukla bahsediyor. Aslında her projede olduğu gibi bu projelerde de zorlandığım zamanlar oldu. Tekrar tekrar, bulmaca çözüyorum. Bazen daha önce yanıtladığım sorular çıkıyor, gönül rahatlığıyla cevaplıyorum. Bilmediğim yerden çıkınca da var gücümle ve heyecanla cevapları bulmaya çalışıyorum. Yine çok hisli tarafına kaçtım işin. Halbuki; biraz teknik konulardan bahsetme zamanı.


Başlığa adını veren Uğurlu Apartmanı Şişhane'de bir güzel yapı. Hemen İKSV binasının, Deniz Palace'ın arkasında. Pervitich Haritalarına göre adı Anastasia Apartmanı. Bizim kodlamamıza göre 295'e 2 :)
Bodrum kat, zemin kat ve 3 normal kattan oluşan kagir konstrüksiyonlu, ahşap döşemeli bir yapı. Derli toplu güzel çözümlü. Ama bir merdiveni vardı ki; fotoğraflarını az sonra göreceksiniz, biraz uğraştırdı.

PERVITITCH HARİTASI ( mavi ile işaretli bina Anastasia Apartmanı)


KIBLEZADE SOKAK CEPHESİ

ÇIKMAZ SOKAK CEPHESİ 1

ÇIKMAZ SOKAK CEPHESİ 2

Uğurlu gerçekten bir apartman. Bodrum kat, zemin kat ve 3 normal kattan oluşuyor. Bodrum kat dışında her katında bir dairesi var. Bodrum kat apartmanın ortak hacimlerini oluşturuyor. Her kata merdiven sahanlığından çift kanatlı ahşap kapılarla giriliyor. Katta sizi karşılayan mekan sofa, diğer tüm odalara sofadan ulaşılıyor. Sofaya açılan minicik bir mutfak 3 de oda bulunuyor. Odaların üçü yan yana, ikisine sofaya yaklaşık 40 derecelik açılar yapan 85 cm'lik tek kanatlı kapılardan giriliyor. Ortadaki baş odaya ise 110 cm'lik çift kanatlı bir ahşap kapıdan giriliyor.

Çok sade ve çok kullanışlı bir plan şeması var ve yalnızca 50 m2. Bir IKEA prototipi gibi; 50m2'de yaşıyoruz.

MUTFAK- OCAK
MUTFAK - TEZGAH



KAT PLANLARI:




BODRUM KAT PLANI

ZEMİN KAT PLANI

1.KAT PLANI

2.KAT PLANI


3.KAT PLANI

TERAS KATI PLANI

ÇATI PLANI



KESİTLER:


A-A KESİTİ

B-B KESİTİ








CEPHELER:



ÖN CEPHE

SOL YAN CEPHE

SAĞ YAN CEPHE




MERDİVEN (3. KATTAN)

MERDİVEN


Daire kurgusunun içinde bir tuvalet ya da banyodan söz etmedim dikkat ederseniz. Kullanımı aksatabilecek tek şey bu detay.Çünkü rölövede, yani yapının mevcut durumunu tüm deformasyonları ile belgelediğimiz projede, hela diye tanımlanan hem tuvalet hem banyo gibi kullanılan bir mekan var. Merdiven sahanlığına takılan bağımsız bir bölüm ve kesitte dairelerin ara kotunda bulunuyor. Her yarım katta bir tuvalet var. Bu kuralı sadece zemin kat bozuyor. Zemin katta tuvalet daire ile aynı kotta ve dairenin sınırları içinde.

MERDİVENE FARKLI AÇIDAKİ BASAMAKLARLA BAĞLANAN WC'LER


Bodrum katı yeterince açmadan geçmek istemiyorum. Bodrum kata binanın giriş sahanlığından çok mütevazi bir merdivenle iniyoruz. Bu katta depo büyüklüğünde 3 mekan var bunlar penceresiz hacimler. Dış cephe ile herhangi bir ışık ya da havalandırma ilişkileri yok. Pencereleri olan iki oda; bir de kocaman bir teknesi ve mutfak tezgahına benzer tezgahı, baca çıkışı olan bir oda daha var. Tabii ki minimum m2'de bu mekanları birbirine bağlayan bir hol. Bu büyük tekne buranın bir mutfaktan çok bu apartmanın ortak hamamı ya da çamaşırhanesi olabileceği fikrini doğuruyor.

BODRUM KAT ÇAMAŞIRHANE

ÇOK ANLAŞILAMASA DA ÇAMAŞIRHANE TEKNESİ


CEPHE DETAYLARI:

DENİZLİK DETAYI

CUMBA ALTINDA DEMİR PUTREL TAŞIYICILI VE TUĞLA DOLGULU KONSOL

TAŞ KONSOL DETAYI

TAŞ KONSOL DETAYI

PENCERE DENİZLİK DETAYI

Bu postu yazmaya başlayalı çok zaman oldu. Uğurlu'nun rölöve ve restitüsyonu yeni bitirmiştik. İşi kısa zamanda ve gerçekten özenerek teslim ettiğimiz için mutluyduk, gururluyduk. Daha kurul süreci vardı ama yine de teslim etmenin sevinci paha biçilemezdi. Yazının başındaki mutluluk ne güzel.

Uğurlu Apartmanı çok sevdiğim arkadaşım Tunicco ile birlikte rölövesini çizmeye başladığımız ilk günden beri adı gibi bize uğur getireceğini düşündüğüm bir binaydı. Kendi işimi yapmaya ilk adımım, cesaretim. Gerçekten adı gibi uğurlu geldi. Ama maalesef geçen hafta İKSV Tasarım Mağazası'na giderken gördüğüm manzara  çok üzdü beni.

UGURLU'NUN YERİNDE ŞİMDİ 1


UGURLU'NUN YERİNDE ŞİMDİ 2

Uğurlu yerinde yoktu.Parselin etrafına şantiye sahası barikatı yapılmıştı. Bizden projesini çizmemizi isteyen ofis yerinde restorasyon önereceklerini belirtmişti ama işler pek öyle ilerlememiş. Yıkılıp özgün malzeme ve yapım tekniği ile yeniden yapılmasına karar verilmiş. Çok sert belki ama bu bana birini öldürüp klonunu büyütmek gibi geliyor. Beden aynı, kromozomların hepsi aynı ama ruh, karakter bambaşka.

Uğurlu ayakta kalmaya devam edebilirdi. Maalesef rekonstrüksiyonu ( yeniden yapım) yapılacak. Bekleyip hep birlikte göreceğiz; rekonstrüksiyonu % kaç Uğurlu Apartmanı olacak.

11 Nisan 2013 Perşembe

Parma Apartmanı / Hotel Armada Pera

11 Nisan 2013 Perşembe
Geçtiğimiz 2 yılı özetlesem sanırım anlatılanlarda en büyük payı Parma Apartmanı alacaktır.
Son 2 yılı onunla dertlenip, onunla sevinerek hatta bazen rüyalarımda onu görerek geçirdim.
Neler sayıkladığımı duyan eşim, sabahları
" Dün gece yine uykunda detay çözüyordun, sonuç güzel oldu mu ?" diyerek benimle dalgasını geçti :)

Hep yapıları, birer insan birer karekter gibi gördüğümü yazıyorum ya, işte
Parma benim için aşağıdaki gizemli 1920'ler hanımefendisi:


Onun hayatı maceralar, görkemli günler, zor günler hepsini barındırıyor.

Parma Aparmanı'nın uzun ve şahane hayatını o" sıkıcı"  teknik deyatlarla birlikte ayrıca
anlatacağım.

Hadi iyisiniz, bu sefer en tatlı yerinden başladım.
Bu güzel ve gizemli hanım ile aşağıdaki link'e tıklayarak tanışabilirsiniz.

http://www.armadapera.com/tr/story.html


İşler : nerden başlasam; nasıl anlatsam?



Kafamda yazmayı planladığım o kadar çok şey vardı ki… Bunları bir liste olarak düzenlemiştim ve sonra kendimi her biri için ayrı girizgâhlar yazarken bulmuştum. Sürekli bir yeni kayıt oluşturma hali. Bir anda dağılmıştım. En doğrusunun baştan başlamak olduğuna karar verdim. Mimarlığın kimilerine göre belalı kısmına, restorasyona, nasıl bulaştım; bana göre bir nevi ne zaman aşık oldum sorusu.

Mimarlık fakültesinde lisans öğrencisi olduğum dönem hem sancılı hem de bir o kadar güzel bir dönemdi. Çoğunuz bilirsiniz, zor bir eğitim sürecidir. Başka bölümlerde öğrenci olan pek çok arkadaşınız üniversiteye başlar, vize ve final dönemlerine kadar çok da yoğun olmazlar. Sinemaya, gezmeye davet edilirsiniz, ama ne mümkün. Çünkü ilk günden itibaren elinizde nurtopu gibi bir çizim ve maket ödeviniz vardır bile... Ertesi güne, bilemediniz bir sonraki güne mutlaka yapmanız, yetiştirmeniz gereken bir şeyler vardır. Ama aynı zamanda mesleki anlamda neredeyse her şeyi yapabileceğiniz tek özgür dönemdir. Mesleğin sağladığı her türlü bakış açısından bir süre de olsa bakmak istersiniz. Stajlar da aslında bu işe yararlar. Hem donanımınız artar; hem de ofis düzeni, gerçekte işlerin nasıl yürüdüğü ile ilgili fikriniz olur. Şantiye neye benzer, uygulama yapmak aslında nasıl da çok değişkene ve aktöre bağlıdır bunları gözlemlersiniz. Şu an fark ediyorum ki; bu kadar da başa sarmak zorunda değilmişim. Mimarlık eğitimi ve süreç konusunda daha deneyimlilerin, eğitimcilerin affına sığınıyorum. Kabaca bir özet farz edelim.

Ben bu stajlarımdan birini iç mekan uygulamaları yapan bir ofiste yaptım. Ama en büyük şansım bu ofisin o sırada kagir bir konut restorasyonu yapıyor olmasıydı. Şantiye devam ediyordu. Üstelik benim başladığım döneme kadar yapılan işler büyük bir titizlikle arşivlenmişti. Mahmut Nüvit’in hassasiyeti ile. Her konuda gösterdiği hassasiyeti belgeleme konusunda da göstermişti. Adım adım neler yapıldığını öğrenme fırsatım oldu.

ÖN CEPHE
İlk günlerde çizimlerini gördüğüm yapının, şantiyesine de gidince gördüklerimden oldukça etkilenmiştim. Üstelik neredeyse burnumun dibinde, okul yolumun üzerinde bir yapıydı bu. Nasıl olmuştu da fark etmemiştim?
                                                                

Beşiktaş Abbasağa'da, oldukça eğimli ve basamaklı bir sokağın köşesinde bulunan; bodrum kat, zemin kat ve üç normal kattan oluşan kagir bir yapı. Yapının zemin katından ulaşılabilen bir bahçesi var. Bu bahçenin, yapının arka cephesinin baktığı sokakla yaklaşık 6,5 mt kot farkı var. Kot farkı taş bir istinat duvarı ile tutuluyor.Yapının bodrum katının altında kot farkını da kullanarak yapılmış bir sarnıç bulunuyor.

Öyle ya, yağmur suyu da kıymetli . Yapının girişindeki sahanlıkta yazan yapım tarihinin 1895 olduğunu düşünürsek sanırım şimdikine göre oldukça da temiz.


KESİT 1 ( RESTORASYON ÖNCESİ)




KESİT 2 ( RESTORASYON ÖNCESİ)
A-A KESİTİ (RESTORASYON)

B-B KESİTİ ( RESTORASYON)



GİRİŞ CEPHESİ ( BASAMAKLI SOKAK-RESTORASYON ÖNCESİ)


Yapının rölövesi çıkarıldıktan sonra yapı için bir de statik rapor hazırlanmıştı. Yapının taşıyıcı duvarlarında bulunan mevcut hasarların nedenleri, bu hasarların hangi yöntemlerle onarılabileceği, depreme karşı yapının statik açıdan nasıl güçlendirileceği bu raporun içeriğini oluşturuyordu. Bu yaşta bir yapıyı ayakta tutmanın çok zahmetli bir iş olduğunu ve pek çok disiplinin bir arada uyumlu çalışması ile mümkün olduğunu da bu projede öğrendim. Amacımızın onu mevcut niteliklerini mümkün olduğu kadar çok koruyarak ayakta tutmak olduğunu.

Binanın özellikle köşe duvarlarında büyük yapısal çatlaklar oluşmuştu. Çatlakların temel sebebi yapının bulunduğu yapı adasının en köşesindeki bina olması ve arka sokakla yapı arasındaki ciddi kot farkıydı.
Bu çatlakların tamiri ve mevcut duvarların statik açıdan güçlendirilmesi restorasyonun önemli bir parçasıydı.

Çatlaklar dikildi. Bu konuda şaka yapmıyorum. Yapılan işlemin teknik adı da, uygulamanın kendisi de tam bir dikiş. :) Ankraj demirleri çatlakların iki tarafını birleştirecek şekilde yerleştirildi. Yüksek dozlu betonla ankrajlar duvara sabitlendi. Sonra tüm taşıyıcı duvarlar içerden hasır çelik bir örgü ile kaplandı. Duvarın tamamı yüksek dozlu özel bir beton ile güçlendirildi. Uygulamanın teknik adı "shotcrete" .

Bu uygulama yapıyı gerçekten sağlamlaştırmakla birlikte restorasyon açısından en temel yaklaşım olan "özgün malzeme ve özgün yapım sistemi ile restorasyon yapılmasını" yaklaşımının biraz dışında bir uygulama. Ancak statik açıdan bu yapı için, hazırlanan raporda da belirtildiği gibi,  bir zorunluluk.

Temeller belirli bir yükseklikte yapının güvenliği de alınarak açıldı zeminde yalıtım çalışması yapıldıktan sonra içeride ve dışarıda rögar yerleri belirlendi. (Rögar yapının pis su giderlerinin şehir kanalizasyonuna bağlanmasından hemen önce bir toplanma noktası. Buradan kanalizasyona bağlantı yapılıyor.) Radye temel demirleri döşendi ve rögarlar radye içinde kalacak şekilde radye temel döküldü.

Buraya kadar yazdıklarım size biraz sıkıcı gelmiş olabilir. Teknik bazı işler, bir takım terimler,  peeehhh!
Tamam sıkılmayın, kaçmayın eğlenceli kısmı şimdi başlıyor. Hele sonu tadından yenmez.

Yapıya basamaklı sokaktaki çift kanatlı ahşap kapıdan giriyoruz. Güzel geniş bir sofa bizi karşılıyor. , Karnı yarık plan da denen plan tipolojisi net, ön cephede bir oda arka cephede bir oda ve onları birleştiren bir sofa, sofadan sofaya katları birbirine bağlayan bir merdiven.

ZEMİN KAT PLANI

NORMAL KAT PLANI


Merdiven ama ne merdiven yarım daire biçiminde, üst katından baktığınızda gördüğünüz güzelim bir spiral, o spiral üzerinde mükemmelen şekli tamamlayan ahşap basamaklar ve küpeşte, harika işçilik buna denir. Üstelik çatıda da merdivenin ışık alması ve havalanması için bir fener var.
Takdir edersiniz ki; benim gibi bir çaylak için o zaman iyice etkileyici :)

Yukarıda anlattığım teknik uygulama tamamlanınca ince işler başladı. Tavan boyalarının sökülmesi, oldukça zor bir iş. Sıcak hava üfleyen tabancalar ve bir spatula yardımıyla ustalar tüm gün tavana bakarak boya söküyordu. Denemek istedim. 20dk'da boynum tutuldu. Ustalara helal olsun dedim.






Boyaları sökülünce tavanlardaki güzelim ahşap malzeme ve işçilik ortaya çıktı. Tüm döşeme ve tavanlarda mevcut kaplamalar kontrol edildi. Nem nedeniyle, çürüme ya da kurtlanma nedeniyle deformasyon var mı diye. En üst kat her zaman en riskli kat oluyor yapılarda, çünkü baca vb kaynaklanan yangın ya da zamanla çatının bakımsızlığı nedeniyle su etkisine en açık kat oluyor. Çatı feneri de çok güzel ve işlevsel bir mimari öge ancak bakımsız kalınca her yağmurda binaya su girmesine neden olmuş. Benim için ders kaç oldu bilmiyorum, su bir yapı yaparken ve onarırken en çok mücadele ettiğiniz şey, bunu da orada öğrendim.


TAVAN PLANI


Sizi daha fazla sıkmadan bu büyük ekip çalışmasının ve aylar süren emeğin sonucunu göstermek istiyorum.

İşte Beşiktaş'lı bu güzelin en güzel halleri. Mahmut Nüvit'in ellerine sağlık.


















 
◄Design by Pocket, BlogBulk Blogger Templates