14 Temmuz 2011 Perşembe

Rakı, Balık, Ayvalık!

14 Temmuz 2011 Perşembe
Yazacağım bitmiş projeler de var ama bu beni çok heyecanlandırdı. Hemen kısacık paylaşmak istedim.

Ayvalık'ta bir yapının rölövesini çizmeye başladım dün. Çok güzel değil mi sizce de?


6 Haziran 2011 Pazartesi

'Merdiven Aşağı. Merdiven Yukarı'

6 Haziran 2011 Pazartesi
Meşhur listemden bahsedip duruyorum sürekli.
Onu da yazarım bunu da yazarım derken bir baktım, listemin nadide başlığı merdivenler hakkında www.mimarizm.com'da bir haber:

'Merdiven Aşağı. Merdiven Yukarı'

Haberin sahibi E. Seda Kayrım'a ellerine sağlık diyorum.

Haberin orijinaline buradan ulaşabilirsiniz.
http://www.mimarizm.com/Haberler/haberdetay.aspx?id=51278&Page=1

Ben hem kendim için, hem sizin için işleri biraz kolaylaştırmaya çalıştım.
Şimdiden söyleyeyim favorilerimi: Kaydırak merdivenler ve kitaplık merdiven :)




“Kıyafeti gösteren aksesuardır, ayakkabıdır” şeklindeki genel-geçer repliğe kulak kabartalım ve bu klişe çıkarımı “mimar kafası” ile bir saniyeliğine değerlendirelim: Yapıları “gösteren” ögeyi, iç mekanın aksesuarlarını da merdiven olarak ilan edebilir miyiz?

Lisans eğitimi sırasında mutlak ve değişmez bir kural ile –rıht-basgıç oranı ile- “bağlanan” merdiven tasarımı, elbette sabit bir çıktı olmak zorunda değil… Eski mimarlık kitaplarında tasvir edilen rüküşlükleri ile tasarımcıda “Seç içinden seçebilirsen!” hissiyatı yaratan “birinci basamak detayı” da, merdivenlerin “olmazsa olmaz”ı hiç değil!

“Kafa kurtarma” payları ile mimara –ironik biçimde- kafa patlattıran, avan veya uygulama projesi çizimlerinde illa ki kesite girmesi gereken, planı “Tam oturttum!” diye heveslenen genç bünyeleri ise üstüne kapı açtığını fark ettiği anda müthiş bir hüsrana uğratan merdivenler , kısadan hisse, sıkıcı olmak zorunda değiller! Bazı tasarımcılar için keyifli bir oyun alanı haline gelen merdiven tasarımının sonuç ürünleri, her ne kadar kullanıcısına her daim hiç keyif vermese de!

İşte başarılı, garip veya -maalesef bazen- "lüzumsuz"- merdiven tasarımları hakkında Mimarizm'den de bir bukle...


Çapraşık Merdiven
Tasarımcı:
TAF Arkitektkontor

İsveçli mimarlık ikilisi Mattias Ståhlbom ve Gabriella Gustafson tarafından tasarlanan bu merdivenler, kısıtlı bir alan içinde düşey sirkülasyon çözüm denemesi olarak karşımıza çıkıyor. Tabi “Çözüm” derken, çamdan imal edilen ve diyagonal olarak üst üste eklenen ahşap “kutu” basamaklar, maalesef konfor ve ergonomi kriterlerini o denli dikkate almıyor. Bu merdivenlerden bir sağa bir sola devrilerek çıkmak isteyenlerin, çocukları mümkün mertebe uzak tutmaya dikkat etmeleri gerekiyor.




Kitaplık Merdiven
Tasarımcı: Levitate Architecture

Yine küçük hacimli bir mekan için sunulan bu çözüm, daha akılcı bir yoldan ilerliyor: Londra’da konumlanan bir konut için tasarlanan merdiven, dairenin değerlendirilmemiş çatı katı deposuna ulaşım sağladığı gibi, bir dolu kitaba da ev sahipliği yapıyor. Çıkardığı kota ulaşım sıklıkla gerçekleşmeyeceği için, merdiven rıhtlarının yükseliği problem teşkil etmiyor.

İşin kitaplık boyutundan bakacak olursak ise, aradığınız esere ulaşmak için hep “üç adım önceden” düşünmenizin gerekmesi ve kitabı çekerken 20 santimetrelik ahşap bir plağın üstünden uzanmak zorunda kalınmasını, merdiven boşluğu üstündeki çatı ışıklığının yarattığı iç mekan ferahlığı affettirebiliyor. Ters ışıkta o kitapların üstündeki yazıların ne denli okunaklı olacağı ise bilinmiyor.


Kaydırak Merdiven
Tasarımcı: Rodney Miller

Ghost Busters’ı izleyerek büyüyen bir jenerasyon olarak, alt kata itfaiye direğinden kayarak inmek hemen hepimizin hayallerini süslemiştir. İşin yeniden üst kata çıkma safhası üzerine pek düşünülmese de… Multi-milyoner Scott Jones’un yine çocukluk yıllarına dayandığı her halinden belli hayali ise, bu problemi de çözmüş. Jones’un salonunun ortasına inen devasa maun kaydırak, ona paralel olarak çıkan bir de merdiven ile birlikte tasarlanmış. 15 ayda tamamlanan 5,18 metre yükseliğindeki bu oyuncak-merdivenin fiber-optik ışıklandırma ile 8 ayrı renkte aydınlatılıyor olduğu gerçeği ise, konsepti çocukluk fantezisinden görgüsüzlük mertebesine taşıyor olabilir.



Ve diğer kaydırak merdivenler...


Asılı Kova Merdiven
Tasarımcı: Blencowe-Levine

Londra’dan bir konut için ve merdiven kovasının ters-yüz edilmesine ilişkin çıkış fikri tasarlanan bu merdivenin, salt tasarımsal bir bakış açısı ile ilginç –ve hatta iyi- olduğu iddia edilebilir. Hele ki bu merdiven, “kova” kelimesinin tam karşılığını bulmuşken… Ancak ferah ve aydınlık bir mekanın ortasından her gün defalarca böylesi bir dehlize girmek –hele ki kafalardaki “merdiven” fikri mekana aydınlık sağlamak üzerine kurulu iken- kimlerin uzun vadede hoşuna gider, bilinmez.



Fotoğrafa aldanmamak gerekse de, ilk basamağı döşeme kotundan fazlaca yüksekte duruyor hissi yaratan “kova merdiven”in, üstüne üstlük bir de küpeştesiz oluşu, çıkanı-ineni huzursuz saniyelerin beklediğini gösterir. “Yer tasarrufu” amacı taşıdığı belirtilen, ama kapladığı hacim açısından ne gibi bir değişiklik sağladığı anlaşılamayan kova merdivenin, heykelsi etkisinin de pek başarılı olduğu söylenemez.





Çember-Kesit Merdiven
Tasarımcı: Bilinmiyor

Heykelsi etkiden bahsetmişken, bu örnek üzerinde gerçekten de durulabilir. Kendisini sınırlayan duvar yüzeylerinden “soyulmuş” etkisi yaratan merdiven basamakları, kova arkasındaki renkli ışıklandırmanın da etkisi ile gerçekten de fütüristik bir etki yaratıyor. Ancak bu merdiven, bir anaokulunda ve iki oyun alanı arasındaki sirkülasyonu sağlayacak şekilde kullanılıyor! Resimdeki hanımın dahi ancak duvara tutunarak ilerleyebildiği böylesi bir merdivenin rıht boşluklarından aşağıya yuvarlanacak çocuklar konusunda nasıl bir önlem alınabileceği ise anlaşılamıyor.


Ondüle Çelik Merdiven
Tasarımcı:
Thomas Heatherwick

New York’taki Longchamp merkez mağazası için tasarlanan bu etkileyici merdiven, 55 tonluk çelikten üretilmiş. Isı ile farklı açılarda bükülmüş 17 çelik levhadan oluşan merdiven, dikkatleri üstüne çeken estetiği ile aynı muazzamlıkta bir meşakkat ile inşa edilmiş. Yerinde ve merdivenin hem statik gerekleri hem de kullanıcı rahatlığını sağlamak üzere çok dikkatlice birleştirilen parçaları ile merdiven, “lojistik bir kabus” olarak adlandırılıyor. Ama merdiven, mağazanın konumlandığı sokak kotundan yüksekte ve mağazanın cam giydirme cephesinin arkasında kalarak, sokaktan geçenleri içeri çağırma konusunda üstüne düşeni yapıyor.

27 Mayıs 2011 Cuma

Hazla Çizilen Kadınlar : Gustav Klimt

27 Mayıs 2011 Cuma
Dün sabah işe gitmek için Taksim Meydanı'ndan geçerken derinden bir booom sesi duyduk. Meydandaki bütün güvercinler aynı anda havalandı. Birşeyler oldu ama, acaba ne oldu endişesiyle işe geldim. Baktım bir haber yok. Yaklaşık bir saat sonra şiddeti sürekli artan çok tatsız haberler aldık. Dün gece ve bugün basında yine herşey normalleşti. Bu haberler de diğerleriyle birlikte sıraya girdi.

Huzur bu şehirde ulaşılması en zor duygu. Kendimizi güvensiz ve tetikte hissetmemiz için hergün yeni bir sebebimiz oluyor. Yarının sakin bir gün olmasını ummaktan başka yapacak birşeyimizin olmaması da ayrıca can sıkıcı.

Bir süredir aklımda bana neşe veren birşeyi paylaşmak vardı. Klimt'in desenlerini...
Desenlerindeki neşeye rağmen portrelerindeki incelikle işlenmiş yüzler ve özellikle gözler, çok güzel olmakla birlikte, biraz huzursuz edici. Dün sabahki halim gibi neşeyle güne başlamış ama bir şekilde huzursuz. Güvercinlerin havalanışı gibi. Naif de, arzulu da, rahatsız edici de olabilirler. Doğrudan size bakan, dimdik gözler.


Mavi Önlüklü Klimt

Gustav Klimt bu iki tarafıyla çok sevdiğim bir ressamdır. Kullandığı renkler ve tablolarının fonunu oluşturan güzel desenleriyle ve bana dimdik, zerafetle bakan kadınlarıyla.

Hiç otoportre yapmamıştı. Yukarıdaki Egon Schiele'nin bir çalışması. Kendine değil etrafına ve özellikle kadınlara bakmayı sevdiğini söyler. Doğrusunu isterseniz onun ağzındanmışça söylenir bunlar. Sözcüklerle arası çok iyi değilmiş çünkü. Desen çizmeyi tercih edermiş. İlle de anlaşılmak gibi bir derdi olduğunu da sanmıyorum. Bu yüzden de severim kendisini.


Size bakan gözlerin ifadelerine ironik biçimde karşı duran neşeli desenleri vardır .
Aslında manzara resimleri desenlerinin tesadüfi olmadığının kanıtıdır. Yazlarını Salzburg yakınlarında bir gölün kenarında manzara resimleri yaparak geçirirmiş. Zamanla çizdiği desenlerin ruhundan geometrik soyutlamayı doğurmuş. Doğaya baktığında gördüğü renkler ve biçimleniş bir anlamda bu soyutlamanın kaynağıdır. Ben bunları gördüğümde
' Bu adam ağaçlarla eğleniyor, ne güzel' diyorum hep. Bahar gibi, güneşli günler gibi neşe veriyor bana.



The Pear Tree, 1903



Apple Tree


The Tree Of Life

Soyut süslemeler ve imgelerle dolu desenleri insanın çevresini ve yaşamı simgeler. Bu fon üzerinde daha belirgin olarak gördüğümüz yüzler ve eller yoğun bir anlatım ve duygusallık taşır.
Oldukça belirgin yüzler, özellikle tüm ifadesiyle size bakan gözler en çok etkilendiğim tarafıdır. Onun kadınlarının masumiyeti beyaz tenlerinin üzerinde belli belirsiz pembeleşen yanaklarından, naifçe aşağı kıvrılan gözlerinden akar. Onun femme fatale'inin içindeki arzu ve ihtiras hafifçe kısılmış gözlerinden taşar. Nerde okuduğumu bulamadım ama 'dekoratif süslemelerle bezenmiş zarif bir erotizm' diyordu çizdikleri için. ' Zarif erotizm' lafını pek sevdim.


Friends


Water Serpents II


Aşktan, kaderden, tutkudan, ölümden bahseder. Küçük bir bebekten, arzu ve aşkla birbirlerine sarılmış yetişkinlere, sonra yaşlı ve yorgun insanlara hayat döngüsünü izleriz. Hayatın tüm evreleri birbirleriyle kucaklaşır, birbiri içinde ifade edilir. Yalnızca ölüm soğuk yüzüyle döngünün dışındaki bir izleyici gibidir.



Three Cents Of A Woman


Death And Life

Klimt'in kurucusu olduğu Sezession Grubu'nun Beet
hoven Sergisi için yaptığı Beethoven Frizi sanatının dönüm noktası gibidir. Aynı zamanda bir başyapıttır. Oysa Klimt bu resmi sergiden sonra yerinden kaldırılacağı düşüncesiyle ucuz ve taşınabilir malzemelerle çalışmıştır.
Beethoven frizi iki uzun bir kısa duvarı saracak şekilde sergi m
ekanının 3 duvarı üzerine yapılmıştır. Toplamda yaklaşık 34mt'ye 2mt'lik bir alanda Klimt upuzuun ama kolaylıkla izlenebilir bir hikaye anlatır. Elbette burda uzuuunca bahsetmek isterim ondan. Ama işi çok detaylı çalışmış arkadaşlara bırakmak niyetindeyim.

http://web.deu.edu.tr/befdergi/16.pdf

Klimt'i bu kadar anlatıp Öpücükten bahsetmemek mümkün değil. Pek çok resminde gördüğümüz büyük bir adamın aşkla sarmaladığı, çoğu
zaman pek detaylı göremediğimiz küçük bir kadın. Öpücük'te onları yine sarılmış olarak yan yana görürüz. Kadının mutlulukla pembeleşen yanaklarını ve kendisini öpen adama sevgisi ve arzusuyla kapanmış gözlerini. Yine incelikle işlenmiş elleri.



The Kiss


The Kiss II



Gördüğüm en güzel Klimt yorumu


Kendisinin boyadığı güzelim desenli kumaşlardan sevgilisi moda tasarımcısı Emilie Flöge ile birlikte diktiği uzun elbiseler içinde biraz tuhaf ve biraz da deli bir adam. Bu fotoğrafta bize bakan gözleri gibi.



8 Nisan 2011 Cuma

Kısa Başlangıç, Uzun Bir Ara...

8 Nisan 2011 Cuma
1 Nisan gibi tuhaf bir günde yazmaya başladım. Amacım bir rutini kırmak ve beni bu tekrara hapseden şeyi bulmaktı. Bu arayışla yazdığım ilk yazının üzerinden bir yıl geçti. Herşey o kadar hızlı oldu ki yazmayı bırakın yetişemedim bile. Çok şey değişti! Merak etmeyin hepsini anlatacağım. Hatta o kadar baştan başlayacağım ki; kızacaksınız.

Hep yanında bir defterle gezen o insanlardan oldum ben. Unutmamak için arada derede de, eciş bücüş de olsa illa ki not aldım, çizdim. Güzel bir bahar günü notlar almaya devam ediyorum.

İki yeni yapının rölöve ve restitüsyon projeleri ile uğraşıyorum şu ara. Elbette onlardan bahsedeceğim. Zaten taslaklar listesi uzayıp gidiyor. Yavaş yavaş hepsini paylaşacağım.

Nerde kalmıştık?

510-19'u anlatmıştım size. Banyosundaki 1964 basımı Hababam Sınıfı kitabından bahsetmiştim.
Biraz(!) geç kaldım Elroy ama, hadi Turhan Selçuk'un ruhunu şad edelim.


Hababam Tam Kadro

 
◄Design by Pocket, BlogBulk Blogger Templates